2.3.11

midilli: my firts tv commercial

midilli: my firts tv commercial: "Agency : Leo Burnett Istanbul Brand : Nutymax Creative director: Engin Kafadar Copy writer : Damla Akcay Art director : Ezgi Midilli Direct..."

24.2.11

Denemezsen hayatı bilemezsin lezzetini

Gençlerin markası Nutymax iftiharla sunar.

"Denemezsen hayatı bilemezsin lezzetini."

Genç dediğin cesurdur, zihni sinirdir, cin fikirdir, ataktır. Hayal gücüyle beslenir, hayallerini gerçekleştirir. Koşullar ne olursa olsun dener. Nerden mi biliyoruz? Ee biz de genciz heralde.

İşte bu yüzden "denemezsen hayatı bilemezsin lezzetini" genç ve kendini genç hisseden bir grup insan tarafından keşfetmek için gözlerini meraklı meraklı açan, uzaklara gitmek için yola çıkmaktan korkmayan, kendi yolunu çizmek için kendine inanan, hayatın tadına varmak için denemekten asla vazgeçmeyen gençlere "denemek için muhtaç olduğunuz kudret damarlarınızdaki asil kanda mevcuttur" hatırlatmasını yapmak için tasarlanmıştır.

İster Nutymax'i deneyin ister tek başına hiç bilmediğiniz bir yere gitmeyi. Diyoruz ki ne olursa olsun denemek candır.

9.1.11

Black Swan


Black Swan, Cioran'ın  "İnsan türü ancak kendini mahvedene hayran kalır" aforizmasının ispatı adeta.

28.11.10

Haydarpaşa Garı

Hepimiz bindik bizi ona götüren trenlere. İstanbul'un gerisine, Anadolu'ya giderken ise ilk durağımız oldu. Ondan başka denize açılan başka bir tren garı var mıdır acaba? Trenden inip Haydarpaşa Garı'nın tarihi kapısından geçip İstanbul ile karşılaşmak her defasında şiirseldir. Hele bir de tam karşısında güneş batıyorsa bambaşkadır. Yurtdışından gelen arkadaşlarımın Gar ve oradan gördükleri manzarayla karşılaştıklarında verdikleri tepkiyi asla unutamam. Çünkü onların da İstanbul'a merhaba dedikleri yerdi. Doğu'nun Batı'yla karşılaştığı yer. Kaç merhabaya kaç meydan okumaya kaç vedaya kaç buluşmaya şahit olmuştur acaba? Karşısındaki siluete, tarihe bakarken kendisi de o siluetin, tarihin bir parçası olmuştur zamanla. Ona hayranlığımızı çektiğimiz fotoğraflarla görüntülerle dindirmeye çalıştık. Merdivenlerinde oturup martıları izledik, vapurları bekledik. Tarihi salonunda tren saatinin gelmesini bekledik, kimbilir kaç treni kaçırdık. İstanbul'da yaşayan, İstanbul'a yolu düşen herkesin Haydarpaşa Garı'yla bir anısı vardır mutlaka. İstanbul'un 8500 yıllık tarihinin anlatıldığı Yekpare'yi ne kadar kusursuz sunmuştu.

Bugün Haydarpaşa Garı çok büyük bir tehlike atlattı. 15:30 sıralarında çatısında çıkan bir yangın nedeniyle tüm çatısı yandı ve dördüncü katı büyük hasar gördü. Yaklaşık bir buçuk saat süren bir çalışmanın sonucunda yangın söndürüldü. Yetkililer çatının çökmediğini, binanın yıkılmadığını, tehlikenin geçtiğini söyledi. O sorumsuz yetkililer görev başında olduğu sürece tehlikenin geçmesi mümkün mü? Bina yıkılmadığı, tamamen yanmadığı için mutlu olmamızı bekliyorlar. İstanbul'un silueti, tarihi büyük bir yara aldı. Ulaştırma Bakanlığı'ndan İstanbul Valisi'ne Kadıköy Belediyesi'nden İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne herkes bu olayın sorumlusudur. Ve bu insanları sorumlu kılan, başa getiren hepimiz. Eğer yansaydı merhabalarımız, vedalarımız, buluşmalarımız, göz yaşlarımız, kucaklaşmalarımız, kavuşmalarımız, anılarımız da yanacaktı.